OYUNCUNUN SORUMLULUĞU

posted under by ocean
Tiyatro profesyonel bir iştir. Madem ki gişe açıyoruz, seyirci verdiği paranın karşılığını almalı. Seyirci tiyatroya gelip yerine oturduktan sonra, salon ışıkları sönüp perde açılınca, artık bize ait demektir. Onunla aramızda duygusal bir akım başlar. Bu akım bizden ona, ondan bize gider gelir, gider gelir... Oyun boyunca rolümün gereği yaşadıklarımı onunla paylaşırım. Böylece o, giderek rahatlar ve oyunu sevmeye başlar; bu paylaşımdan hoşlanır. Kendinden memnun olur. Güler, ağlar, düşünür veya coşup alkışlar. Bu karşılıklı iletişim içinde seyirci - oyuncu beraberliği ve sevgisi oluşur. Böylece o, oyundaki karakterleri, oyunun niteliğini, niceliğini, oyunun mesajını, oyundaki tüm gelişmeleri ve oyunun içinde sergilenen olayları, anlar; tüm farklı gerçekleri izler ve sonunda kendi gerçeğine ulaşır. Bunu da bize, farklı reaksiyonlarla ifade eder. Biz onun sessiz kalarak dinlemesini, gerginliğini, rahatlamasını, sıkılınca öksürüp kıpırdanmasını ya da coşarak alkışlamasını dikkatle izleriz. Oyun boyunca seyirciyle kurulan bu karşılıklı iletişimi hep kollarız ve duygusal bir senkron tutturmaya çalışırız. Sonuçta, eğer birbirimizden memnun kalırsak, başarıyı 12'den vurduk demektir.
Seyirci tiyatrodan çıktıktan sonra eğer hâlâ oyunun etkisindeyse, mutlaka beraberinde birşeyler götürüyor demektir. Aslında -bilinç altı veya bilinç üstü- tiyatrodan çıkan herkes beraberinde birşeyler götürür; kişiliğine birşeyler ekler. Dünya görüşü daha bir aydınlanır. Yavaş yavaş, tiyatro alışkanlığı başlar. Kendisinde ya da çevresinde bulamadıklarını tiyatronun yardımıyla bulmayı sever; çünkü bunu eğlenerek yapar. İşte ben, ona bu bilinci vermekle sorumluyum.

Meslektaşlara karşı sorumluluklara gelince... Büyük Muhsin'in eski Dar-ül Bedai'den bu yana hiç unutulmayan bazı keskin ve katı ilkeleri vardır. Tiyatro kitapları yazar; burada onları tekrarlamama lüzum yok. Genelde hepsinin ortak anlamı "ya bu deveyi güdersin, ya bu diyardan gidersin" gerçeğine çıkar. Bu ilkeler, biz Şehir Tiyatrolular için Musa Peygamber'in 10 emri gibidir. Hepimiz çok iyi biliriz onları... Belki de bu yüzden, şu asırlık Dar-ül Bedai, içeriden ve dışarıdan gelen bunca çelme ve hıyanete rağmen, hâlâ ayakta ve perde açabiliyor. O halde, nur içinde yat, koca Muhsin!

O ilkelerden biri de -sanırım en önemlisi- bir yangınla kaybettiğimiz eski Dram Tiyatrosu'nun sahne içindeki yüksek duvarlardan birinde, herkesin kolayca görebileceği bir yükseklikte, kocaman siyah harflerle yazılıydı. O yazıyı ilk gördüğümde henüz 16 yaşındaydım ve okuyunca, olduğum yerde donakalmıştım: VAZİFENİ BİL BAŞKA ŞEYE KARIŞMA!

Kuşkusuz bu, oyuncu, yönetmen, yazar, teknisyen, asistan, butafor, kostümcü, kapıcı, büfeci, gişeci, programcı... herkes için geçerliydi. İşte bu genelge, bizim meslekte çok önemli bir ilkedir. Kişiye kendi sorumluluğunu ve tiyatroda iş bölümünün önemini anlatır. İşlerin hep birlikte ve sağlıklı yürütülmesini sağlar. Kargaşayı önler. Çünkü, her kafadan bir ses çıkarsa oyun curcunaya döner ve oyun, ölü doğar. Herkesin kendini kolaylıkla bir dahi sanabileceği şu heyecanlı ve ihtiraslı tiyatro ortamında böylesi katı tedbirler şarttır. İşte bu ilkeden yola çıkınca, herkes birbirine karşı olan sorumluluğunu mesleki bir sevgi, saygı ve terbiye içinde tanırsa, işler yolunda gider.

Kuşkusuz, birlikte çalıştığım arkadaşlarımdan en önemli beklentim budur. Ayrıca ben, sahnede paylaşmayı severim. PAYLAŞMAK, en önemli sahne ilkelerinden biridir. Ancak paylaşırken de, karşımdakinden aynı şeyi beklerim. Eğer, boşu boşuna bekliyorsam, oyun mutlaka bir şekilde aksar.

Aslında, kusursuz uygulanırsa, en tutarlı sosyal adalet tiyatro salonlarında gerçekleşebilir. Oyun olsun, prova olsun çalışırken zaman hepimizindir (ve çok önemlidir; sonuna kadar değerlendirilmelidir). Seyirci, hepimizindir. Alkış, hepimizindir. Sahne üzerinde ya da gerisinde çalışmak, hiç farketmez. Bu paylaşım masa başı çalışmalarında başlar, gişeden büfeye, yer göstericiden yönetmene ve perdeyi açıp kapayan arkadaşa kadar herkesi kapsar. İşte bu paylaşma sorumluluğunu ben, seyirci dahil, birlikte çalıştığım herkesten beklerim.

Nedret Güvenç- DİNLE BENİ- işbankası yayınları

0 yorum

Make A Comment
top